Prof. Dr. Beyza Üstün, 2010’dan itibaren dünyada petrolün yerine su savaşlarının başlayabileceğini savundu.
Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Beyza Üstün, 2010’dan itibaren dünyada petrolün yerine su savaşlarının başlayabileceğini savundu.
Akdeniz Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde ‘Su Kaynakları ve Turizm’ konulu panel düzenlendi. Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Beyza Üstün başkanlığında gerçekleştirilen panelde, Antalya havzası su kaynakları yönetimi, turizmde su tüketimi, turizm amaçlı projelerin ekosistem üzerindeki etkisi, turizm sektörü açısından sürdürülebilir su kaynaklarının önemi, ülkemizde su kaynaklarının korunması ve turizm amaçlı kullanımına yönelik yasal ve yönetsel yapı konuları ele alındı. Prof. Dr. Üstün, panel sonunda yaptığı değerlendirmede, iyimser olarak 2050 yılında, kötümser olarak ise 2010 yılında dünyada petrol savaşlarının yerini su savaşlarının almaya başlayacağını söyledi. Prof. Dr. Üstün, “Tüm dünya sağlıklı suya erişimden yoksun kalacak. Temiz su olan yerleşim bölgelerine doğru kayış var. Petrol savaşı değil temiz suya ulaşamayanlar ile ulaşanların savaşı yaşanacak” dedi.
Türkiye’de göl ve su kaynaklarının satışıyla ilgili yasa çalışmalarına başlanıldığını belirten Prof. Dr. Beyza Üstün, şöyle konuştu:
“Aslında buna hiç gerek yok, çünkü Artvin’de yer altı su kaynakları satıldı, Antalya’da içme suyu kaynakları kimin elinde? Araştırdığınız zaman su kaynaklarımızın hangi firmalara satıldığını kolayca bulabilirsiniz. Sürdürülebilir kalkınma ile bizim gibi gelişmeye yönelik ülkelerin boynuna bağlandı. Artvin’de çiftçi tarlasını sulamak için dereden su almaya kalktığında, oradan biri çıkıp ‘hop, bu dereyi ben kiraladım ve hidroelektrik santrali burası. İstediğin zaman gelip buradan su alamazsın’ diyor.”
Turizme bakıldığında tarihi ve doğal dokunun hiç önemsenmediğinin görüldüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Üstün, kumsaldaki doğal hayat ve üreme alanlarının oteller yüzünden yok olduğunu kaydetti. Suyun turizmde ve yapıda pazarlama unsuru olduğunu dile getiren Prof. Dr. Üstün, turizm bölgelerindeki otellerde kişi başına günlük tüketilen su miktarının 850 litre, oysa bu rakamın ülkemizin diğer bölgelerinde 100 litre civarında olduğunu kaydetti.
Sularda ‘golf’ tehlikesi
Prof. Dr. Üstün, golf sahaları yüzünden ormanların yok edildiğini, çimlerin sulanmasında günde bir metrekaresi için 30 litre su harcanarak çok hızlı tüketildiğini, böcek ve diğer bitkiler için kullanılan ilaçlar ile de aşırı derecede kirletildiğini, bunun ekosistemi yok ettiğini söyledi. Prof. Dr. Üstün, şöyle konuştu:“Golf sahalarında yer altı su kaynakları kullanılıyor. Manavgat deresinin suyu da kullanılıyor. Belek’te önce yangın çıkıyor. Sonra buraya tahsis isteniyor ve alındıktan sonra da yanmamış alanların tahsisi isteniyor. 10 yıllık bir süreç. Orman arazisi 5 yıl boyunca nereden getirildiği merak konusu olan tonlarca toprakla düzleştiriliyor. Daha tahsisini almadıkları bu yerlere bir de ‘inşaata girmek tehlikelidir’ gibi tabelalar asıyorlar. Toprak yığınları ile düzleme işlemleri bittikten sonra da ‘a burası ne kadar da golf için uygun’ diye gösteriyorlar. Belek ve Manavgat Çayı bölgeleri parsel parsel golf sahaları için ayrılmış durumda. Golfün verdiği zararlar akla alınır gibi değil.”