YAĞMUR ORMANLARI
Günümüzden dört yüz milyon yıl önce eğrelti otları tüm dünyayı sarmış durumdaydı.Daha sonra farklı yaprakları,gövdeleri ve serpilen dalları olan ağaçlar ortaya çıkmaya başladı.Yepyeni ve muazzam dönem Tropik Yağmur Ormanları Dönemi başladı.Orman, ışık ve besin için mücadele eden bitkilerin bir dokuması haline geldi.Çeşitli hayat formları oluştu.Durağan canlılar; mantarlar,bitkiler ve ağaçlar hareketli bir hayatı besledi.Sabahları nemli ve güneşten ısınmış hava yükselmeye başlayarak öğle vakti bulutlarının başlangıcı oldu.Yeryüzünde zaman başladığından beri her gün güneş enerji ve sıcaklıktan oluşan bir şerit çizdi.Bu şerit ekvatoru saran bir kuşaktır.Bu şekilde her gün alınan güneş ve su bitki örtüsünü besledi.Yavaşça her hayat biçimini şekillendirip değiştirdi.
Şafak vakti gecenin oniki saati gecenin oniki saatine dönüşür.Farklı mevsimler yok,sadece ışık ve karanlık,yağmur ve güneş ışığı var.Bu haftadan haftaya,aydan aya,yıldan yüzmilyonuncu yıla sürdü.Bu dönüşüm içinde yeryüzünün gördüğü tek başına yaşayan en büyük canlısı ormanın yapı taşları ağaçlar büyüdü.Ağaçlar yeşeren binlerce farklı bitkinin bir çeşitliliğidir.Ama neden bu kadar çok şekil ve renkteler.Böyle bir çeşitliliğe nasıl ulaştılar?
Her karmaşık organizmanın kökleri daha basit olanına dayanıyor.Değişik hayat biçimlerinin ataları dünyadaki ilk yaratıklardan gelir.Her bir birey tesadüfi olarak ebeveynlerinden oldukça farklıdır.Bazen farklılıklar hayatta kalmak için bir avantaj sağlar.Evrimin baskısı altında bazıları hayatta kalmayı başarırken bazıları yok olur ve milyonlarca yıllık evrimden sonra küçük değişiklikler ortaya çıkmaya başlar.Bunca zamanlık evrim sonunda doğanın sihri gibi görünen bütün bu olaylar gündelik hayat olur.Türlerin sayısı ve çeşitliliği hızla artar.Ormandaki her yarığı ve deliği doldurur.Orneo,Tayland,Kongo,Amazon,Hindistan ve Amerikanın merkez bölgeleri bu muhteşem ormanlarla kaplıdır.
Farklılıklar büyük değişikliklerle rahatsız edilmezse daha çok farklılık doğurur.Dinozorlarla akraba olan kuşlar birçok boy ve çeşitlilik gösterirler.Farklı meyve ve çiçeklerden beslenerek ormana polen ve tohumları dağıtırlar.
Her gün her yıl ve yüzyıllar bu şekilde devam eder.Bazı ağaçlar yüzyıl yada daha fazla yaşarlar sonra devrilir,ölürler.Devrilen bu dev ardında bitkilerin ve genç ağaçların çabucak dolduracağı büyük bir boşluk bırakır.Ağaçların hammaddesinde saklı olan enerji hiçbir zaman kaybolmaz,yada ziyan edilmez.Terlikler çabucak iş başı eder ve orman toprakları bir zamanlar verdiğini geri alır.Sistem içersinde her şey dönüştürülür.Yeni ağaçlar çabucak boşlukları doldurur.Bir yıllık bir sürede ormanın sık dokulu kubbesi tekrar oluşur.
Beslenme ve yaşanacak yer ihtiyacı karmaşık davranış alışkanlıklarını doldurur.Zaman ve koşullar bir karınca türüne mantarlara besin olması için yaprakları hasat etmeyi öğretir.Mantar büyüdükçe bütün yaprakları çürütüp karınca besinine çevirir.Bu tarz yakın ilişkiler.Çok hassastır ve biri diğeri yok olmadan yok olmaz.Bu tarz simbiyotik uyum ormanın her yerinde görülür.Bir tür hayatta kalabilmek için bir yere bağımlıdır ve hepsi birden ağaçlara bağımlıdır.
Her santimetrekaresinden hayat fışkıran yağmur ormanları, yeryüzünün en zengin bitki ve hayvan türlerini barındırıyor.Yağmur ormanları, belki de ömür boyu yalnızca resimlerini görebileceğimiz,belgesellerde izleyebileceğimiz ve hayal edeceğimiz bir yer olarak kalacak bizim için; ancak varlıkları, onlardan binlerce kilometre uzakta olsak da hayatımızı ummadığımız ölçüde etkilemeye devam edecek. Soluduğumuz havadaki oksijen miktarından tutun, kullandığımız ilâçlardaki maddelere; afiyetle yediğimiz çikolatadan, muza kadar hayatımızın her alanında yağmur ormanları ile birlikteyiz. Dünyadaki oksijenin %20 si Amazon Ormanlarında tatlı su kaynaklarının üçte ikisi Amazon Nehri’nde bulunuyor.
Tablonun siyah yüzüne geçmeden önce isterseniz önce şu sorulara cevap arayalım:
Nedir “yağmur ormanı?” Ve neden bu şekilde isimlendirilmiştir?
Yağmur ormanları, ağaçların, bitki türlerinin çok fazla olduğu ve yılın her gününde yağmur alan bir bölge—23,5 derece kuzey ve güney paralelleri arasında bulunuyor. Brezilya, Zaire ve Endonezya en büyük yağmur ormanlarına sahip olan ülkeler. Brezilya, dünyadaki yağmur ormanlarının yaklaşık yüzde 30’una sahip.Endonezya, yaklaşık yüzde 10 ve Zaire ise yüzde 9.
Tropik yağmur ormanlarına yılda yaklaşık 4 metre ile 10 metre arasında yağmur
yağıyor. Yıl boyu sıcaklık 25-35 derece arasında kalıyor ve çok fazla değişmiyor.Hayatın kaynadığı bir yer. Biz elimizi sürmeden önce karaların yüzde 16’sını kaplayan yağmur ormanları şimdi yalnızca yüzde 6’lık bir alan kaplıyor. Her yıl Büyük Britanya adası kadar bir bölge yok oluyor. Bazı bölgelerde bu yok oluş macerası daha hızlı gerçekleşiyor. —örneğin Madagaskar yağmur ormanlarının %90 ‘ı yok olmuş durumda. Bu kadar az yer kaplamakla beraber yeryüzündeki bitki ve hayvan çeşitlerinin yaklaşık yüzde 50’si tropikal yağmur ormanlarında yaşıyor. Yağmur ormanlarında her yerden hayat fışkırı-yor. Renkli ve zengin bir çeşitlilik her santimetrekarede kendini gösteriyor. Yalnızca altı kilometrekarelik bir alanda 1500 çiçekli bitki türü, 750 ağaç türü, 400 kuş, 150 kelebek, 100 sürüngen ve kırk binden fazla böcek türü bulunuyor. Tüm kuş çeşitlerinin yüzde 30’u, damarlı bitki çeşitlerinin yüzde 70’i burada yaşıyor. Ancak yağmur ormanlarının tahrip edilmesi sonucunda, saatte dört, günde yaklaşık yüz tür kaybediyoruz. Son zamanlarda her on yılda bir, yağmur ormanlarında yaşayan türlerin yüzde 5-10 oranındaki kısmının soyu tükeniyor. Türler birbirine bağlı yağmur ormanlarında yaşayan canlılar birbirine sıkı sıkıya bağlı bir ailenin üyeleri gibiler. Kuşlar ve memeliler ağaçların meyvelerini yiyor, Amazon Nehrinde yaşayan bir balık türü ağaçlardan düşen meyvelerle besleniyor. Ağaçlar da, çekirdeklerinin etrafa yayılması ve çoğalmak için hayvanların, onların meyvesinden yemesine muhtaçlar. Bazan bu bağımlılık öylesine güçlü oluyor ki, türlerden biri tükendiğinde diğeri de tükeniyor.
Böyle bir olay on dokuzuncu yüzyılda gerçekleşmiş. Hint Okyanusundaki bir adada insanların av merakı yüzünden Dodo kuşlarının soyu tükenmiş. Ardından Calvaria isimli ağacın çekirdekleri etrafa yayılmaz olmuş. Bilim adamları, çekirdekleri Dodo kuşu gibi sindiren başka bir kuş türünü adaya getirerek ağacın yok olmasını önlemişler.Kat kat hayat Dünyadaki en zengin ve en karmaşık ekosistemin bulunduğu yağmur ormanlarını, bilim adamları, dört ayrı katmana ayırıyor. Her katmanın çevre şartları ve içinde yaşayan canlılar farklı. Bu katmanlar, ısı, aldığı güneş ışığı miktarı, nem oranı ve içinde yaşayan farklı hayat formlarına göre ayrılıyor.
EMERGENTS : Ortalama kanopi yüksekliğinden çok daha büyük çok yüksek ağaçlar. Bunlar birçok kuş ve böceği barındırırlar. Emergents, en uzun ağaçların tepesini içerir ki bu yükseklik ortalama kanopi yüksekliğinden çok daha fazladır (81 metreye varan yükseklik). Bu tabaka (al makav gibi) birçok kuşa, böceklere ve bazı diğer hayvanlara ev sahipliği yapar.
KANOPİ : Ağaçların üst kısmı. Bu yapraklı ortam tropik yağmur ormanının yaşam dolu bölümüdür. Böcekler, kuşlar, sürüngenler, memeliler ve diğerleri bu katmanda yaşarlar.
Kanopi ağaçların üst kısmına verilen isimdir (yaklaşık20 - 40 m yükseklik). Bu yapraklı bölge yaşamla doludur: böcekler, örümcek, akrep cinsi hayvanlar, birçok kuş türü (kemik gagalı tukan, al makav, guguk ve boynuzgaga (hornbill) gibi), memeliler (komik maymun -howler monkey ki dünyanın ikinci en gürültücü hayvanıdır ve orangutan gibi), sürüngenler, (yılanlar ve kertenkeleler gibi), ve diğerleri. Kanopideki bitkiler kalın, yılansı gövdeler ve asalak bitkiler (hava bitkileri) içerirler. Yosunlar, likenler ve orkideler gibi ağaç üstünde büyüyen bitkileri örnek olarak verebiliriz.
UNDERSTORY (ALTÖYKÜ) : Yaprakların altında fakat zeminin üzerindeki karanlık, serin ortam. Altöykü yaprakların altında fakat yerin üzerinde karanlık ve serin bir ortamdır. Bu bölgede büyüme ışığın çok az olması nedeniyle sınırlıdır. Burada kısa, yapraklı ve çiçeksiz çalılar, eğreltiler ve asma türleri bulunur. Bu türler ışığı ve verimsiz toprağı süzebilirler. Bu bitkilerin bazıları, çalılar, palmiyeler, filodendronlar ve ağsı bitkilerdir. Altöyküde yaşayan hayvanlar; böcekler (kınkanatlılar ve arılar), örümcek ve akrep türleri, yılanlar, kertenkeleler ve küçük memelilerdir (kinkaju gibi). Bu canlı türleri ağaç içleri ve üstünde yaşayabilen türlerdir. Jaguar gibi daha büyük bazı hayvanlar da, av için etrafı gözlemek amacıyla bu bölgede çokça zaman harcarlar.
ORMAN TABANI : Hayvan yaşamıyla ve özellikle böceklerle dolu bölge. Yağmur ormanındaki en büyük hayvanlar genellikle burada yaşarlar. Orman tabanı hayvan yaşamıyla doludur. Bunlar özellikle böcekler ve örümcek akrep türü hayvanlardır (tarantula gibi). Goril, karıncayiyen, yabandomuzu, tapir, jaguar gibi yağmur ormanlarındaki en büyük hayvanlar genellikle burada yaşarlar.
Tropikal kuşaktaki bir ormanın diğer ormanlardan oldukça farklı bir yapısı vardır. Bir yağmur ormanında, geniş gövdelerinde çeşitli liken ve mantar türleri bulunan yaklaşık 50 metre uzunluğundaki ağaçlar yer alır. Çok sayıda kuş, böcek, hayvan türü, bu ağaçların üst tabakasında yaşamlarını sürdürür. Yüksek ağaçların altında, palmiye, sedir, maun, incir gibi orta boy çeşitli ağaçlar bulunur. Bunların gövdeleri de renk renk orkideler, kaktüsler, eğrelti otları ve yosunlarla kaplıdır. Ormanın en alt tabakası olan ot katı ise, oldukça sık bir bitki örtüsü oluşturur ve büyük bir zenginlikteki böcek, bakteri ve mantar türlerine ev sahipliği yapar. Kısacası, bir yağmur ormanının en karakteristik özelliği, insanı şaşkına çeviren canlı çeşitliliğidir.
Söz konusu çeşitliliği gözünüzde canlandırabilmeniz için birkaç örnek verelim: Bir hektar (10.000 metre kare) tropikal orman 600′den fazla ağaç türü barındırabilir. Amazon Havzası’nın bir bölgesinde, bir gün içinde, 440 tür kelebek toplanabilir. Tek bir ağacın üzerinde 43 ayrı karınca türü ; 650 farklı böcek türü görülebilir.Yine bu bölgedeki bir kilometre karelik ormanlık alanda yüzlerce tür kuşa rastlamak mümkündür; balıkçıllar, ağaçkakanlar, karabataklar, doğanlar, kartallar ve daha yüzlerce tür. Kuşların yerini geceleri aralarında vampir yarasaların da bulunduğu
onlarca tür yarasa alır. Bunların yanında tapirlerden maymunlara, geyiklerden mandalara, bildiğimiz ya da adı daha konmamış binlerce tür hayvan yaşar.Borneo’da 10 ağaçtan örnek alındığında, 2.800′den fazla eklem bacaklı hayvan türü bulunabilir.Tropikal ormanlarda yaşadığı tahmin edilen böcek türü sayısı milyonlarcadır. Amfibi ve sürüngen türlerinin sayısı 400’ün üzerindedir. Yalnızca yılanların 90 türü bulunur.
Burda bahsedilen sayılar belirli bir ortamdaki canlıların toplam sayısı değildir; canlı türlerinin sayısıdır. Bu muazzam sayılara ek olarak insanda hayranlık uyandıran diğer bir olgu da, yağmur ormanlarındaki kimi uzmanlara göre milyonlarca, kimilerine göre on milyonlarca canlı türünün mükemmel bir uyum ve iş birliği içinde yaşamasıdır.
Bir doğa bilimci 10 yılı aşkın bir süredir incelediği ağaç grubunun tepelerinde 28000’den fazla bitki türünün yaşadığını gözlemlemiş ve bu inanılmaz derecede bereketli bitkilerin ne işe yaradıklarını, ağaçlara ve kuşlara olan etkilerini araştırmıştır. Ve bu epifitlerin ormanın yeşil örtüsündeki mineral besinlerinin neredeyse yarısını barındırdığını görmüştür.
Genellikle yağmur ormanları toprağının zengin ve verimli olduğu sanılır. Ancak bu kanaatin doğru olmadığı kısa bir zaman önce anlaşılmıştır. Bu ormanların toprağı diğer ormanlarınkine kıyasla besin açısından fakirdir. Nasıl olup da fakir topraktan çok zengin bitki çeşitliliği çıktığı sorusuna gelince, bunun yanıtı yağmur ormanı ekosisteminin kusursuz tasarımındadır.
Bitkilerin gelişmesi için gereken minerallerin çoğu,tropikal topraklarda sınırlı miktarda bulunur.Minerallerin az olmasının nedeni,bu toprakların binlerce yıl boyunca yoğun yağmurlarla yıkanmış olmasıdır.Bitkiler için gereken ve toprakta eriyik halde bulunan mineraller,yağmurun etkisiyle yer altı sularına iner ve daha sonra nehirlere karışarak okyanusa dökülür. Geriye sadece kum ve çakıllardan oluşan alt tabaka kalır.
Toprak bu kadar verimsiz olmasına rağmen hasılası çoktur.Bunun nedeni besinlerinin çoğunun toprakta değil de bitkilerin kendisinde bulunmasıdır.Bitki ve hayvanların yaşamlarının sona erip çürümesiyle ortaya çıkan mineraller bitkiler tarafından hızlı bir şekilde emilir (Amazonlarda yapılan araştırmada,toprağa bırakılan radyoaktif kalsiyum ve fosforun %98’nin ağaç köklerinde bulunduğu saptanmış).Tüm bunlar yağmur ormanlarındaki döngünün ne kadar hızlı,aynı zamanda da ne kadar hassas olduğunu gösterir. Herhangi bir müdahale bu kırılgan düzenin bozulmasına ve besinlerin çok hızlı yok olmasına sebep olabilir.Bitkilerde birikmiş bu besinlerin kaybolması halinde toprağın, yerin metrelerce altındaki mineral sağlayan kayaçlardan beslenmesi neredeyse imkansızdır.
Tropikal ormanlardaki canlı çeşitliliği, bir bütün halinde ve karşılıklı hassas dengelere dayalı olarak oluşmuştur. Örneğin, yağmur ormanının tabanında yaşayan mikroskobik canlılar, minik böcekler ve mantarları ele alalım. Bunlar dev ağaçlar ve küçüklü büyüklü hayvanlara kıyasla oldukça küçük boyutlardadır; ancak önemli görevler üstlenirler: Ormanın temizliğinden ve toprağın verimli duruma getirilmesinden sorumludurlar. Ağaçlardan düşen yaprak ve dalları, ölü hayvanları değerlendirerek ekosisteme geri kazandırırlar. Böylece hiçbir şey israf edilmez. Profesör Edward Wilson bu mekanizmanın önemini şöyle anlatır: “Yaprak kesenler ve diğer karınca türleri, bakteriler, mantarlar, termitler ve akarlarla birlikte ölü bitkilerin çoğunu işler ve besleyici maddeleri bitkilere geri döndürerek büyük tropik ormanları hayatta tutar.”
Yağmur ormanlarında kaç milyon canlı türü yaşadığını hala bilmiyoruz. Ancak şunu çok iyi biliyoruz: Bu ekosistemlerdeki her türün görevi ve önemi farklıdır ve milyonlarca tür mükemmel bir uyum içinde yaşamaktadır. Bu gerçek, Bilim ve Teknik dergisinde Amazon’daki yağmur ormanlarının anlatıldığı bir makalede şöyle dile getirilir: “Amazon Havzası’ndaki bu karmaşık ekosistemde türlerin sürekliliği birbirlerinin yaşamına sıkı sıkıya bağlıdır. Bitki ya da hayvan olsun, her bir tür, bu milyon parçalı sistemin küçük bir bölümüne katkıda bulunur. Ağaçların, ağaçlardaki epifitlerin (toprakta köklenmeye gereksinim duymayan bitkiler) ve mantarların, maymunların, vampir yarasaların, kartalların, papağanların, ırmaktaki timsahların, piranhaların ve nilüferlerin, gözle görülmeyen mikroorganizmaların, içinde yaşadıkları bu dev ekosisteme hepsinin farklı katkıları vardır. Burada çok hassas dengeler söz konusudur. Yağmur ormanı tüm bu türlerle birlikte var olur. Tek bir türün bile ortadan kalkması birçok dengeyi bozar.”
Ormandaki bazı türler arasında öyle bir uyum vardır ki, biri olmadan diğeri de yaşayamayacak kadar birbirlerine bağımlıdırlar. Yağmur ormanındaki ağaçların %90′ı tohumlarını yaymak için hayvanlara ihtiyaç duyarlar. Diğer taraftan, böcek larvaları, tırtıllar, kuşlar ve diğer hayvanlar da bu ağaçların tohumlarıyla beslenirler. Örneğin, incir ağacı türleri ile incir sineği türleri birbirlerine öylesine bağımlıdırlar ki, ayrı olarak soylarını devam ettiremezler. İncir sinekleri olmasa incir ağaçları kendi kendilerini dölleyemezler; incir ağaçları olmasa incir sinekleri doğal yaşam alanlarından yoksun kalırlar. Tropikal bölgelerdeki 900′den fazla incir türünün her biri için farklı bir tür incir sineği bulunur.
. Barındırdığı milyonlarca canlı türü, dünyanın iklim sistemine ve oksijen çevrimine önemli katkılarıyla yağmur ormanları yalnızca doğabilimciler için değil, tüm doğaseverler için yeryüzünde bir cennettir.
Yağmur Ormanlarında Yaşayan Halk
Tropik yağmur ormanlarında yaşayan birçok yerli halk grubu bulunmaktadır. Brezilya ve güney Venezuella’nın Amazon yağmur ormanlarında yaşayan Yanomamo kabilesinde olduğu gibi, bu grupların çoğu yüzlerce ya da belki binlerce yıldır dağınık köylerde yaşamaktadırlar. Bu kabileler yiyecek, giyecek ve ev gereksinimlerini temelde ormanlardan elde ettikleri malzemelerle sağlamaktadırlar.
Orman halkı çoğunlukla bir araya toplanmış avcılardır; yiyeceklerini et için avcılık yaparak (balık için balıkçılık) ve yenilebilir bitkileri toplayarak sağlarlar. Bir kısmının aynı zamanda ormandan arındırılmış alanlarda küçük bahçeleri de vardır. Yağmur ormanındaki toprak fakir olduğundan, bu alanlar birkaç yılda yerini ormandan arındırılmış yeni alanlara bırakmak zorunda kalır.
Binlerce yıldır ormanda yaşayan yerliler, ormanla şaşılacak bir uyum içindedir; onu çok iyi tanır ve kaynaklarını çok akıllıca kullanırlar. Kanolarını hangi ağaçtan yapılacağını, hangi ağacın yakacak olabileceğini, ok, yay ve kalkan yapımında hangi ağacın seçilmesi gerektiğini bilirler. Yenilebilen ve de kesinlikle yenilmemesi gereken bitkileri tanırlar. Dokumada, boya yapımında, tedavide kullanılacak yağ çıkarılabilecek bitkileri bilirler. Ormanda ilkel yöntemlerle tarım yaparlar. Yerli kabileleri küçüktür. Bu nedenle gereken tarım arazisi de küçüktür. Tarım yapacakları orman bölgesindeki ağaçları, uygun dönemde kesip kurumaya bırakırlar; sonra da
yakarlar. Küllü toprak, bitkiler için besin yönünden zengin bir yatak oluşturur. Tatlı patates ve muzun da içinde bulunduğu 50’ye yakın bitki yetiştirirler.Ancak toprak, verimliliğini bir-iki yıl içinde yitirir. Bunun üzerine yerliler de bu alanda tarım yapmayı bırakır, yeni bir alana geçerler. Terk edilen tarım alanı da kısa bir süre içinde yeniden ormana dönüşür. Bu tarımsal etkinliğin ormana herhangi bir zararı olmaz. Yerliler tarımla uğraşmanın yanı sıra avlanır ve balık tutar. Hayvanlar onları fark etmeden çok önce, onlar hayvanların seslerini duyar, ayak izlerini ayırt eder ve hatta kokularını alırlar. Yerliler çevrelerindeki bitkilerden ve avladıkları hayvanlardan çok çeşitli amaçlarla yararlanırlar. Örneğin yalnızca palmiyeden, yiyecek, yakıt ve cila elde ederler; yağını çıkarır, liflerini dokur ve ilaç olarak kullanırlar; ondan olta iğnesi yaparlar; gövdesinden tarak, bardak, oyuncak, çalgı, ok ve kalkan yaparlar. Kısacası yerliler için orman bazen manav ya da kasap bazen eczane ya da hırdavatçı bazen de oyuncakçıdır.
Yerli halkın nüfusu genel olarak azalmaktadır. Bunun birçok nedeni vardır. Ana sorun ise salgın hastalıklar (genelde Avrupalılarca getirilen çiçek, kızamık gibi) ve hükümetlerin toprağa el koymasıdır.
BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİN YOK OLUŞU
Buradaki en büyük faktör: insan. 400 Milyon yıllık evrim dört dakikada bir elektrikli testere ile yok ediliyor. Yağmur Ormanları yeryüzünün %6’sını, yani Avusturalya kıtası kadar bir alanı kapsamakta. Günümüzde her yıl Tazmanya Adası’nın yarısı kadar bir yağmur ormanı alanı yok olmakta. Bu hızlı yok olma sürecinde küçük canlı türleri daha fazla fazla etkilenmesine rağmen insanların ilgisini genellikle daha büyük türler, özellikle memeli hayvanlar çekmekte. Pandaların, kaplanların, gorillerin, gergedanların yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olması sempati toplarken, her gün onlarca küçük türün bir daha görülmemek üzere yeryüzünden silinmekte olduğu gerçeği pek ilgi uyandırmıyor. Yeryüzünün son 500 milyon yıllık sürecinde canlılar altı’kez toplu yok olma olayı ile karşılaştılar. Bunların en sonuncusu 65 milyon yıl önce bir meteorun Meksika Körfezi’ne düşmesi sonucunda gerçekleşti ve bilindiği gibi özellikle dinazorların yok olmasına yol açtı.
Tabii, diğer türlerin çoğu da bu olaydan nasibini aldı. Geride kalabilen bitki ve hayvan türleri 2 ile 5 milyon yıl gibi uzun bir evrim süreci sonunda biyolojik çeşitliliği yeniden ortaya çıkardı. Bilim adamları yeryüzünün 7′inci toplu yok olma olayı ile karşı karşıya olduğuna inanıyor. Eğer ormanların ve mercan kayalarının yok olması bugünkü hızı ile devam ederse 21′inci yüzyılın sonunda bitki ve hayvan türlerinin yarısı yok olmuş olacak. Daha az sayıda tür daha yaygın olarak dünyayı kaplamış olacak. Bunlar arasında karıncaların ve farelerin başta geleceği tahmin ediliyor. Bundan sonra, sadece günümüzde var olan tür sayısına ulaşabilmek için aradan milyonlarca yıllık bir evrim sürecinin geçmesi gerekecek. Yani, bir asır içerisinde yapılan tahribatı giderebilmek için doğa, milyonlarca yıl çalışmak zorunda kalacak.
Bu gidişi durdurabilmek için insanlığın ortak olarak hareket etmesi gerekiyor. Bilim yolu ile yeryüzünün ve üzerinde yaşayan canlı türlerinin tanınıp anlaşılması ve türlerini devam ettirmeleri için gerekli ortamların korunması gerekmekte.